Uzay’da Yaşam, Yaşabileceğimiz Başka Bir Yer
Yok
Elon Musk
kurduğu Tesla şirketi hem elektrikli araç hem de güneş panelleri konusundaki
yaptıkları ile çağımızın en girişimci insanlarından bir tanesidir. Kendisinin
Tesla haricinde uzay seyahati için kurduğu SpaceX şirketi de vardır. Türkiye ziyaretinde
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile SpaceX’in roketlerinin Türk uydularını fırlatılması
konuşuldu. SpaceX roket maliyetlerini çok azaltarak uzayın keşfine önemli
katkılar sağlayabilir. Ama Elon Musk SpaceX’in insanoğlunu Mars'a
götüreceği ve çok gezegenli bir tür haline getireceği, hem de bunu 2024’te
yapacağı iddiaları inandırıcılıktan çok uzaktır. Çünkü sorun Mars’a roket
göndermek değil, Mars’a yaşayan bir insan göndermek ve orada yaşam kurmaktır.
SpaceX veya
başka bir kurum Ay’a Mars’a hatta çok daha uzaktaki yerlere cansız araçlar,
robotlar gönderebilir. Uzaya cansız aletler göndermek sadece uzay koşullarına
radyasyon, aşırı sıcak/soğuk vb. dayanıklı aletler yapmaya ve onları oraya
götürecek roketin boyutuna bakar. Daha büyük roket yaparsanız, daha uzağa
gidebilirsiniz. Mesafe sınırları kolaylıkla aşılabilir. Ama konu insanın orada
yaşamasına geldiğinde değişir. Çünkü Dünya ve atmosferi insanın yaşayabilmesi
için uygun koşullar sağlar. İnsanı uzayın öldürücülüğünden korur. Uzaya çıktığınız
anda bütün bu korumalardan mahrum kalırsınız. Sadece yaşamanız için gerekli
oksijen, hava basıncı, yiyecek ve su sağlamanın dışında daha çok desteğe
ihtiyacınız vardır. Uzaydaki yoğun radyasyonu kesecek kalın kurşun
tabakalar, aşırı soğukta sizi hemen ısıtacak ve kısa sürede değişecek aşırı
sıcakta sizi hemen soğutacak sistemler gibi . Zaten uzay yarışında ABD'nin önünde giden Rusya'nın ve diğer bütün uzay ajanslarının 21.yy Dünya alçak yörüngesinin 2000km’nin ötesine insan
göndermeyi denememelerin arkasında uzaydaki bu öldürücü tehlikeler olduğu öne sürülür.
Uzayda
yaşam kurmanın çok zor olamadığını iddia edenlerin en büyük kanıtı insanın Ay’a
1969’da ayak basmasıdır. Bir çok komplo teorisyenin insanın Ay’a aslında hiç
gitmediği iddia ederler. Ve NASA’nın ve diğer uzay ajanslarının Ay’a “tekrar”
neden insan gönderilmediğini sorarlar. Benim gördüğüm tek mantıklı cevap NASA’nın
yeterli bütçesinin olmamasıdır. Biraz düşününce, resmi senaryoyu savunanların
iddiası ABD’nin 1969 ila 1972 arasındaki 4 yılda 6 kez Ay’a insan
gönderebilecek parayı bulabildiği ama sonraki 48 yıldaki onca teknolojik
ilerlemeye rağmen, uluslararası ortak bir takımın (Örnek ABD, Rusya, Çin,
Avrupa beraber) Ay’a “tekrar” insan göndermek için gerekli para bulmayı bırakın
alçak yörüngenin ötesine geçmek için gerekli parayı dahi bulamadığıdır. Bu
arada Apollo görevinde çekildiği iddia edilen Ay fotoğraflarının sahte olduğu
hakkında çokça iddia varken, NASA uzay teleskoplarıyla ve uydularıyla uzayın
derinliklerinin, Ay’dan 650 kat uzaktaki Mars’ın yüzeyinin fotoğraflarını
çekebiliyorken, Apollo astronotların Ay’da bırakmış olmaları gereken
araçların ve ABD bayraklarının güncel fotoğrafını bile çekemiyordur.
Özetle 1969 ila 1972 arasında 6 kez Ay’a insan göndermek ve hepsini hiçbir
sağlık sorunu olmadan geri getirmek kolayken, 2017 yılında Ay’ın yüzeyinin
detaylı fotoğrafını çekmek bile çok zordur. Sebebi de sadece bütçe
yetersizliğidir. Uzaydaki öldürücü tehlikeler ve teknolojik yetersizliklerimiz
değildir.
Alçak
Dünya yörüngesinde bile olsa insan uzaya çıktı. Tehlikelere rağmen, orada hayatta
kalabiliyor. Bir zaman sonra insan bu alçak yörüngesinin ötesine de geçip, daha
tehlikeli ve daha uzak yerlere de gidebilir ve oralarda da hayatta kalabilir. Fakat
uzayda hayatta kalmamızın sebebi yaşam için gerekli çoğu ihtiyacımızı Dünya’dan
sağlamamızdır. Yiyeceğimizi, suyumuzu, havamızı, gerekli aletlerimizi ve diğer
çok şeyi Dünya’dan uzaya taşıyoruz. En iyi eğitilmiş, en sağlıklı kişileri
gönderiyor ve bir süre sonra onları geri getiriyoruz. Uzayda Dünya’ya bağımlı
ve kısa süreli yaşam kurabiliyoruz. Hedef uzun süreli ve Dünya’dan çokça
bağımsız yaşam yani koloni kurmaksa çok daha fazla zorlukla mücadele etmeliyiz. Uzayda büyük ölçüde kendi kendine yeten bir sistem kurmalı,
bir ekosistem yaratmalı, tarım yapmalı, atıklarımızı %100’e varan şekilde
geri dönüştürmeliyiz. Günümüzün pilleri ve elektronik aletlerine güvenemeyiz.
Çok daha zor şartlarda, çok daha uzun süre dayanacak alet yapmalıyız ve onları
orada tamir etmeli, hatta öngörülmeyen durumlar için orada geliştirip
üretebilmeliyiz. Yıllarca yaşamalı, üremeli, çocuk doğurmalı ve
büyütmeliyiz. Uzaydaki yeni koşullar yüzünden çıkacak yeni sağlık sorunlarına
karşı çözümler bulmalıyız. Sonuçta insan Dünya’daki milyarlarca yıl süren
evrimin sonucudur. Uzaydaki bu yeni ortama evrimleşmek için yeterli
zamanımız olmayacaktır. Bu yüzden uzayda her zaman o yeni ortamın yarattığı
yeni biyolojik sorunlarla uğraşmak zorunda kalacağız. Sadece biz değil oraya
götüreceğimiz diğer bütün canlılar da. Tabii ki bunları yaparken Dünya’da
bizi pek endişelendirmeyen, uzaydan gelebilecek meteorlar, güneş fırtınaları ve
benzeri büyük tehditlere karşı da sürekli korunaklı olmalıyız. Bütün bunları
sadece birkaç ay veya yıl için değil yüzlerce hatta binlerce yıl boyunca
yapabilmeliyiz. Burada bahsetmediğim hatta öngöremediğim birçok engel daha söz
konusudur. Bu sorunları aşmak için gerekli teknolojik ihtiyaçlara bakınca
kitleler için uzayda sürdürülebilir bir yaşam kurmak çok zaman alacak çok zor
bir hedeftir. Bugünkü teknoloji ile bile rahatlıkla yapılabilecek büyük
bir roketle Mars’a robotlar göndermekle karşılaştırılamayacak seviyede bir
zorluktur.
Sürdürülebilir
bir yaşam yaratmanın ne kadar zor olduğunu anladıkça, insanoğlunun bunu yapabilmesi
için değil onlarca, yüzlerce hatta belki binlerce yıla ihtiyacı olduğu
anlaşılır. Aslında binlerce yıl bile milyarlarca yıllık evrim sürecinin yanında
çok kısa bir süredir. Uzayda yeni ekosistem yaratmayı geçtim, daha Dünya’daki
milyonlarca yıldır var olan ekosistemlerin problemlerini çözmekte
zorlandığımızı, zaman zaman başarısız olduğumuzu hatırlatmak isterim.
Teknolojimiz
hızla gelişiyor. Yakın zamanda daha uzun menzilli, daha ucuz, daha güvenilir
uzay araçlarıyla, çok daha uzaklara gidip, yeni keşifler yapıp, farklı
gezegenlerde üstler kurabiliriz. Fakat konu uzayda özellikle insana uygun olan
sürdürülebilir bir yaşam kurmaya gelince çok ilkel seviyedeyiz. O kadar çok
zamana ihtiyacımız var ki, tahmin etmek bile mümkün değil. Bu yüzden insan için
Dünya ve Dünya’daki yaşam eşsizdir, elzemdir, varoluşsaldır, hiçbir şeyle paha
biçilemeyecek kadar değerlidir. Uzay macerasının Dünya’daki yaşama büyük
tehdit olan onlarca yıl içerisinde etkisini çok arttıracak küresel çevre
sorunlarına bir çözüm olmadığı da kesindir. İnsanlık tarihi boyunca katlanarak
artmış, bugün felaketsel seviyeye ulaşmış küresel çevre sorunları varken,
öngörülebilir bir gelecekte olması imkânsız uzayda yaşamdan sanki
yapılabilirmiş gibi bahsetmek saçmalıktır. Bunun bizi gerçeklerle yüzleşmekten
uzaklaştıran, bir algı yönetimi çabası olduğuna inanıyorum. Gerçek,
insanın Dünya kafesi içerisinde varoluşsal bir tehdit ile karşı karşıya olduğu
ve Dünya’daki eşsiz yaşamı yok ettiğidir. Uzayda Dünya’ya alternatif
yaşam kurmak sadece uzak bir hayaldir. Ve biz hayallerde değil gerçek Dünya’da
yaşıyoruz ve yaşamak zorundayız. Yaşayabileceğimiz başka bir yer yok.